blow ile ilgili cümleler ne demek?

Blow kelimesi, birkaç farklı anlamı olan İngilizce bir fiildir. Aşağıda, blow kelimesi hakkında örnek cümleler bulabilirsiniz:

  1. The wind is blowing very hard outside. (Dışarıda rüzgar çok şiddetli esiyor.)

  2. He blew out the candles on his birthday cake. (Doğum günü pastasındaki mumları üfledi.)

  3. The boxer delivered a knockout blow in the final round. (Boksör, final raundunda nakavt darbesi verdi.)

  4. Don't blow all your money on that expensive coat. (O pahalı cekete tüm paranı harcama.)

  5. I asked him to blow his nose because he was sniffling. (Burun çekmesini istedim çünkü burnunu çekiyordu.)

  6. The bomb squad blew up the suspicious package. (Şüpheli paketi patlattılar.)

  7. The trumpet player blew a beautiful melody. (Trumpetçı güzel bir melodi çaldı.)

  8. He blew me away with his performance in the play. (Oyunundaki performansıyla beni şaşırttı.)

  9. You need to blow up the beach ball before we can play. (Oynayabilmemiz için plaj topunu şişirmen gerekiyor.)

  10. The volcano blew its top and spewed ash all over the town. (Volkan tepesini patlattı ve kasabanın üzerine kül kustu.)